Peys art




 Türk mimarisinin kendini en belirgin şekilde gösterdiği yapılardan biri olan İshak Paşa Sarayı’ndayız bugün.
 İshak Paşa Sarayı Ağrı ilinin Doğubeyazıt ilçesinde Ağrı dağına çok yakın konumda bulunur. Ağrı Dağı için ayrıca yazı yazacağız ama bugünkü asıl konumuz dediğim gibi İshak Paşa Sarayı. Özellikle nisan – mayıs aylarında gitmenizi tavsiye ettiğim yer olan bu sarayın yapımı tam olarak 99 yıl sürmüş. 

fotoğraf:İshak Paşa Sarayı genel görünümü


 “Ağrı Dağı’nın yamacında, dört bin iki yüz metrede bir göl var, adına Küp gölü derler. Göl bir harman yeri büyüklüğünde. Gölün dört bir yanı, yani kuyunun ağzı, keskin, bıçak ağzı gibi ışıltılı kayalarla çevrili. Sonra gölün mavisi başlar. Bu, bambaşka bir mavidir...
Gülbahar, Ahmed'i Küp Gölü'nde yitirdi. O gün bugündür, Küp Gölü'nün oralardan geçenler, gölün kıyısına oturmuş, kara, ışık gibi akan uzun saçlarını sırtına sermiş, başı iki elleri arasında gözlerini som mavi suya dikmiş Gülbahar'ı görürler. Arada sırada Ahmet, gölün sularında Gülbahar’ın gözüne gözükür, Gülbahar kollarını açıp Ahmed'e yürür ve “Ahmet, Ahmet!” diye bağırır. Sesi bütün dağda yankılanır.
Göl kaynar, Ahmet silinir, Gülbahar silinir, küçük ak bir kuş gelip kanadını suyun som mavisine batırır ve sonra da bir atın kapkara gölgesi suyun üstünden gelir geçer."



 Yaşar Kemal’in “Ağrı Dağı Efsanesi” adlı kitabında İshak Paşa Sarayı’nda geçen Ahmed ile Gülbahar’ın aşkı böyle betimlenir. Yıllarca dillerde dolanır. Gerçek olduğu söylenir ancak şimdiye kadar bir efsaneden öteye geçememiştir. Sadece bu değil aynı zamanda ünlü Kürt ve İslam alimi “Mem u Zin” adlı eserin de sahibi ve bölgedeki  Pinyanişi Aşiretinin de başı olarak bilinen Ahmedi Hani’nin bu sarayda katiplik görevi yaptığı da bilinir.



  Sarayın zamanın teknolojisinin baya ilerisinde olduğu içerisindeki ısıtma sistemi ile de anlaşılıyor. Su ısıtma ve dağıtma yöntemiyle günümüzde bile hala bazı yerlerde kullanılamayan kalorifer sistemi daha Osmanlılar zamanında bu sarayda kullanıldığını da sizlere aktaralım. 


Bu yöntemin ne kadar etkili olduğunu sarayın içerisine girdiğinizde anlayacak ve gözünüze ilk çarpan detay olarak notlarınız arasına alacaksınız.

  Saray’ın iki avlusu var, Mezarlığı, Mutfağı, ve tam olarak 116 odası var. Cami, Koğuşlar, harem bile var. 










İshak Paşa Saray’ının Hikayesi

İshak Paşa Saray’ın içindeki kitabete göre 1785 yılında yapımını tamamlattığı bu sarayda beylik görevindeymiş.  XVIII. Yüzyılda bölgeye hakim olan Çıldır  hanedanından Hasan Paşa’nın oğluymuş. Yaptırdığı bu saray Osmanlı’da baya eleştiri almış ve padişahın sarayıyla yarışıyor düşüncesi, ayrıca İstanbul’a gitmekte olan İran şahı elçisinin Saray’ı padişaha övmesiyle birlikte İshak Paşa’nın niyeti yanlış anlaşılmış ve Padişah tarafından Hasankale’ye sürgün edilmiştir. 

İshak Paşa orada vefat etmiş ve saray ise beyler  tarafından kullanılarak günümüze kadar gelmiştir. 


fotoğraf: İshak Paşa Sarayından Doğubeyazıt görünümü


İshak Paşa Sarayı’na Nasıl Giderim?

  Ağrı’da Ahmedi Hani Havalimanı bulunmakta olup aktarmalı ve bazı seferlerde direk olmak üzere her hafta uçuş bulunmakta.  İshak Paşa Sarayı ise Doğubeyazıt ilçesinin sadece 5 km uzağında. Yani Merkez’den önce Doğubeyazıt’a  gidiyorsunuz ki servisleri bulunmakta gittiğiniz zaman bölge insanına sorarsanız size gösterirler. 


5 km mesafede ve sarp bir kayalıkta Doğubeyazıt’ı  tepeden görebilen bir yerde. Araba kiralayıp merkezden giderim diyorsanız da gene önce Doğubeyazıt ilçesine giderseniz ilçenin girişinden uzaktan görebilirsiniz. Ağrı Dağı'nın hemen yamacında olduğu için Ağrı Dağı’nı da görmeniz mümkün.  



  İshak Paşa Sarayı Türkiye tarihinde pek önemli bir yer kaplamasa da bölgenin tarihine ışık tutmaya devam ediyor. 1982 yılında turizme kazandırılan ve restore edilen bu sarayı gidip görmenizi tavsiye ediyor ve eğer Doğu’ya yolunuz düştüyse mutlaka Ağrı Dağı ve ağrıya 4 saat uzaklıkta olan Van’a da gidip Kahvaltısını, Kedisini, ve Kale’sini görmenizi şiddetli bir şekilde tavsiye ediyorum. 




  Merak ettiğiniz bir konu olursa yorum yazmaktan çekinmeyin lütfen.  Ve şuradan da “Van” yazımıza gidip okuyabilirsiniz.  Sonraki yazılarda görüşmek üzere.








fotoğraf: İshak Paşa Sarayı Planı






  Merhaba arkadaşlar bugün gene önemli bir konumuz var Türkiye’deki  genç  nüfusun neredeyse yarısından fazlasının merak ettiği İnterrail nedir? Sorusuna cevap vereceğiz. İnterrail nedir? Nasıl gidilir? Nelere ihtiyacım var? Gibi sorularınız var ve bunlara cevap bulacağız ama merak ettiğiniz bir şey de olursa biz buradayız yorum yapın lütfen.
 Öncelikle İnterrail bir çok Avrupa ülkesini sadece trenle gezebileceğiniz bir program ve bu programa tabiî ki Türkiye’de dahil çünkü bildiğiniz üzere Türkiye de bir Avrupa ülkesi ve Tren ağları olan bir ülke.

Fotoğraf: İnterrail için kullanılan bir tren

Öncelikle yapacağımız gezi için nelere ihtiyacımız var bakalım…


  Bugün İnterrail yapmak istediniz ama nereden başlayacağınızı bilmiyor musunuz?
Öncelikle elinizde pasaportunuz olacak ve daha en az 6 aylık süresi kalmış olacak. Bu pasaportun da en az 2 sayfası boş olacak. Avrupa’lıların kriterleri bunlar.  pasaport işini hallettikten sonra  tabiî ki Avrupa’ya gideceğimiz için vizeye ihtiyacımız var ve tabiî ki gene Avrupa ülkeleri söz konusu olduğu için schengen vizesi gerekli ne yazık ki arkadaşlar.  Şu noktada belirtmem gerekir ki Schengen Vizesi olmadan İnterrail yapamıyorsunuz. Ve ikinci önerim önce Schengen Vizesi başvurunuzu yapın ardından İnterrail yapmaya karar verin ve İnterrail biletinizi alın.


Fotoğraf: İnterrail Güzergahı - İsviçre

  Önümüzdeki günlerde Schengen Vizesi nasıl alınır diye bir yazı yazacağım takipte kalın. Schengen Vizesine başvuru da İnterrail yapacağınızı belirtirseniz onaylanma şansınız artar. Hatta eğer İnterrail biletinizi beni dinlemeyip önceden aldıysanız Schengen Vizesine başvuruda kullanabilirsiniz. Çok değil kişisel banka hesaplarınızda da 3 bin dolar ya da bu paraya tekabül eden Euro cinsinden paranız varsa ve bide adamlara gidip İnterrail yapıp döneceğim diye söyleyip inandırmışsanız artık Schengen Vizesini almak konusunda tereddüttünüz olmasın. Schengen Vizesini de almışsanız eğer son olarak bir İnterrail bileti almaya geliyor sıra. Fiyatları makul aslında ama bizim para birimimizle biraz aşırıya kaçıyor gibi en azından öğrenci arkadaşlarım için konuşuyorum. Aşağıda buyurun size İnterrail  bilet fiyatlarını ve ayın kaç günü trenleri ücretsiz kullanacağınızı göstereyim:


1. Mevki Yolculuk : 

1. mevkide  yolculuk  size daha geniş koltuklar, dolayısıyla bacak ve dirsekleriniz için daha geniş alanlar sunar. Bu trenler 2. mevki trenlere göre daha tenhadır, dolayısıyla daha fazla bagaj alanı ve rahat bir yolculuk olanağı sağlar. Bazı 1. mevki trenlerde ücretli  yiyecek ve içecek servisleri de vardır. 

1. mevki bilet yolcuları istedikleri ve gerektiği zaman 2. mevki  trenlerle de yolculuk yapabilir ama bunun  tersi olmaz.



2. Mevki Yolculuk : 
2. mevki trenler de rahat bir yolculuk olanağı sunarlar. Ama bu yerler ucuzluğu nedeniyle daha çok tercih edilir ve bu nedenle 1. Mevkiye göre daha kalabalık olduğundan  kişi başına düşen alan daha azdır. 

 Daha konforlu ve rahat bir yolculuk için 1. mevki bilet almanız önerilir. Ya da yolculuğunuzun herhangi bir aşamasında, ek ücret ödeyerek  yolculuğunuzu 1. mevki, hızlı ve yataklı trenlerde yapabilirsiniz. Ek ücret ödemesini trene binmeden önce garlarda yapmanız gerekmektedir, trende bu işlemi yapamazsınız.


   Evet arkadaşlar gördüğünüz gibi fiyatlar bu şekilde.  Pasaportunuz Schengen Vizeniz ve İnterrail  Tren biletiniz hazırsa artık yolculuğa başlama vakti geldi. Her şeyinizi hazırlayın. Gelecek hafta İnterrail’a ne götürmeliyim?  yanımda neler olmalı? nelere dikkat etmeliyim? Gibi sorularınıza cevap niteliğinde bir yazı yazacağım tekrar takipte kalmanızı sizlere üstüne basa basa söylüyorum.  






  Dikkat edilmesi gereken bir nokta var Schengen vizesinin geçmediği bazı ülkeler var onlara da bakıp ayrıca kontrol etmenizde yarar var. Ve ne yazık ki onlar için de ayrı vize almanız gerekiyor ya da kendinize farklı bir rota çizip sadece Schengen ülkelerini gezerim diyorsanız tabiî ki size kalmış. aşağıda Schengen vizesinin geçtiği ülkeleri vereceğim ayrıca Vize isteyen ülkelere - * - işareti konulmuştur:

Almanya,

Avusturya,
Belçika,
Bosna-Hersek*,
Bulgaristan,
Çek Cumhuriyeti,
Danimarka,
Finlandiya,
Fransa,
Hırvatistan,
Hollanda,
İngiltere,
İrlanda Cumhuriyeti,
İspanya,
İsveç,
İsviçre,
İtalya,
Litvanya,
Karadağ*,
Lüksemburg,
Macaristan,
Makedonya Cumhuriyeti,
Norveç,
Polonya,
Portekiz,
Romanya,
Sırbistan,
Sırp Cumhuriyeti*,
Slovakya,
Slovenya,
Türkiye,
Yunanistan
(*) Ayrıca... Vize İsteyen Ülkeler.

Fotoğraf: Avrupa'da ki İnterrail güzergahları


 Arkadaşlar genel tabiriyle İnterrail bundan ibaret. Bir çok siteye baktım internetten taradım herkes başka başka şeyler yazmış ondan sonra bin bir kafa bulanıklığı oluyor insanda ben size kısa bir özet geçtim sayıyorum. Ve yazılarımı anlaşılması adına yazıyorum o yüzden lütfen anlamadığınız bir nokta olursa yorum olarak yazın. İnterrail ile ilgili diğer yazılarımızda görüşmek üzere…

Fotoğraf: İnterrail güzergahı - İsviçre'nin bir köyü






 Arkadaşlar Akdeniz’den, Antalya’dan Merhabalar. Bugün sizi farklı bir medeniyete götüreceğim. Farklı bir medeniyet diyorum çünkü tarihi baya eski.



  Perge Antik Kenti  günümüzde Antalya’nın Aksu ilçesi sınırlarında bulunur. Bir dönem Pamfilya medeniyetine de başkentlik yapmıştır. Günümüze bazı kısımları gayet iyi korunmuş şekilde gelmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da yardımı ile turizme kazandırılmış ve her yıl Antalya’ya gelen yazlık turistlerin gözde mekanı halini almıştır. 
 
    Kent planlaması bakımından,  şehrin kuzey-güney eksenini olan sütunlu cadde iyi korunmuştur. Kuzey-güney doğrultulu sütunlu caddenin ortasından boylu boyunca kat eden su kanalı ise ayrı hava katmakta Perge’ye. Ve kenti oluşturan; sur duvarları, kuleler, bastionlar ve kapılar günümüze sağlam olarak gelebilmiştir. Perge’ye bakıldığında antik çağ da oluşan askeri yapılanmanın şehrin üzerine olan etkisi de yadsınamaz derece çoktur. Ve Perge UNESCO tarafından incelenmektedir. Antik çağda her ne kadar çok önemli bir liman şehri olsa da, şehir 7. Yüzyıl da Arap seferlerinin de başlamasıyla önemini kaybetmiş. Her ne kadar Troya, Efes ve Bergama antik kentleri kadar ilgi göremese de bizce Perge Antik Kenti de ilgi görmesi gereken ve gerekli bakımı hak eden bir tarihi mekan. 





 Spora verdikleri önem oldukça büyük gibi gözüküyor zira Perge Stadyumu adı verilen ve dikdörtgen bir şekli olan Stadyum günümüze kadar çok iyi korunmuş ve gelebilmiştir. Konglomera bloklarından oluşan stad 70 Kemer üzerinde duruyor ve 11li oturma sırası bulunmakta. Yaklaşık kapasitesi tam olarak bilinmese de 12. Bin kişilik bir stad olduğu düşünülüyor. Ve bu yapının 1. Yüzyılın ikinci kısmında inşa edildiği sanılıyor.



 tabiî ki biz gitmeden önce biraz araştırmıştık. Araştırmada en çok hoşumuza giden şeylerden bir tanesi ise Pamfilya isminin anlamı: “Tüm Kavimlerin Ülkesi “ ne kadar naif ve kulağa hoş gelen bir isim değil mi? Sizler de gideceğiniz yerlere gezeceğiniz mekânlara gitmeden önce mutlaka ya bizim sitemizden ya da internetin herhangi bir yerinden önceden araştırma yapmanız böylelikle seyahatiniz katlanarak güzel geçecektir.




  Şimdi arkadaşlar gelelim Perge Antik Kenti’ne nasıl gidilir sorusuna. Biz Antalya Kepez’den yola çıkmıştık ve halk otobüsleri ile dolayısıyla şimdilik size halk otobüsleri ile nasıl gidilir onu söylemek istiyorum.  Antalya Kepez’den Süleyman Demirel Bulvarından VL13 numaralı otobüse biniyorsunuz. Ve Mevlana caddesinde iniyorsunuz. Oradan otogar a gidiyorsunuz ve Aksu ilçesine giden otobüslere biniyorsunuz. Mersin-Antalya durağında indikten sonra Perge Antik Kenti oradan tam olarak 18-20 dakika mesafede 2 KM kadar yürüyorsunuz ve ulaşıyorsunuz. 

 Size önerim Türkiye’nin neresini geziyorsanız gezin her zaman yanınızda Müze Kart’ınız olsun. Müze kartınız varsa Türkiye’de ki birçok tarihi mekana olduğu gibi Perge Antik Kenti’ne de girebiliyorsunuz.


  
  Arkadaşlar Perge Antik Kenti Akdeniz Bölgesi’nin Görülmeye değer bir yapısı ve tarihi mekanı olarak gördüğümüz için sizlerle paylaşmak istedik çünkü ne basında ne de ders kitaplarında bu yapıya fazla yer verilmez oysa ki yıllardır en çok ziyaret eden Turistlerin Yunanistan uyruklu olması Roma Dönemine ait olmasından kaynaklanıyor onlar bu kadar merak edip taa başka ülkeden gelip görmeye çalışırken bizim dibimizde olan şeyden neredeyse haberimiz bile yok.

 Efes, Troya gibi antik kentler önemli olsa da araya kaynamaması gereken bir şehirdir Perge ve sizleri bu yaz eğer Antalya’ya düşecekse yolunuz bu güzide mekanı görmeye davet ediyorum. İnstagram’da da belirttiğimiz üzere Türkiye’nin keşfedilmiş ve ya henüz keşfedilmemiş güzelliklerini sizler için araştıracağız. Sizde bizi kırmayıp yorumlarınızı ve ya sizin de şehriniz de keşfedilmemiş mekanlar varsa keşfedilmesini sağlamamız için destek olmanızı sizlerden rica ediyor ve sonraki yazılarımızda görüşmek üzere diyorum….











  Merhaba arkadaşlar bugün ki konumuz Denizli’nin o dünyaca ünlü Pamukkale ilçesinde bulunan travertenler…

  Öncelikle Travertenler nasıl oluştu ona bakmak lazım. Travertenler Doğal olaylardır önce onu bilelim yani kesinlikle beşeri diyemeyiz. İnternette birkaç yazı gördüm bununla ilgili tekrar söylüyorum; Travertenler doğal bir olaydır ve suyun aniden açığa çıkarak basınçsız bir ortama girmesi ve karbondioksitin uçması ile, ince katmanlar halinde kayaların üzerine çökmesi ve zamanla bunların bu kayalar üzerinde birikmesi sonucu oluşur. Kar gibi bembeyaz halde olan bu travertenler halk arasında pamuk olarak bilinir. Hatta Denizli’de bulunduğu ilçenin adı hem pamuğu andırdığı hem de turizme katkı sağlaması amacıyla Pamukkale olarak değiştirilmiştir.


fotoğraf: Pamukkale - Travertenleri

  Pamukkale Türkiye’de nadir bakılan turistik mekânlardan biri normalde bazı turistik yerler fazla önemsenmez ve bakımsız bırakılsa da devlet Pamukkale’ye iyi bakmış. Hem korumak hem de turizme kazandırmak için bazı yerleri ziyaretçilere kapatmış, bazı yerleri de aksine turistler için bilerek açmışlar. Bu da bu harika doğa harikası yapıyı korumak için güzel bir karar olmuş. 

 Pamukkale Travertenlerinde kışın sıcak su çıkarken; Yazın, soğuk su çıkar bu da bu güzel yapıyı biraz daha ilginç kılıyor. Termal sular hem Pamukkale çevresinde hem de özellikle bu travertenlerde baya bulunur. Hatta anlatılana göre eskiden insanlar Anadolu’nun çeşitli yerlerinden hastalıklarına şifa bulmak amacıyla Denizli’ye bu termal sulara gelirmiş. Yerli Halkı da eskiden ölülerini buraya gömermiş. Onun nedenini henüz anlamış değiliz ama elbet bir nedeni olmalı. Kim bilir belki de eski dönem insanları bu doğa harikasına tapıyorlardı. Bilinmez.

fotoğraf: Pamukkale Termal Su Alanları

  Denizli Ege bölgesinin en güzel şehirlerinden, Travertenler dışında bir de Horoz’uyla meşhurdur. Bir gün yolunuz düşerse horoz alın demeyeceğim ama en azından Denizli’ye gittim de bir horoz göremedim demeyin. Bir tane mutlaka görün ki zaten çarşısında bazı noktalarda horoz heykellerine rastlamak pek tabi mümkün. 


  Eskiden Havaalanı olmayan Denizli’de 2019 itibari ile artık havaalanı var yani bulunduğunuz şehre göre ya aktarmalı ya da direk uçuş bulabilirsiniz. Ama olur ya Türkiye’de gezilecek yerler listesi yaparsınız: sakın Denizli’yi es geçmeyin.  Çardak Havaalanı’na Pegasus, Türk Hava Yolları, benim bildiğim ve denediğim kadarıyla direk uçuş yapıyor. Gideceğiniz güne göre ayarlar bakarsınız.





  Denizli’de üniversite hayatı nasıldır, nasıl olur gibi sorularınız da vardır elbet. Ama bilmenizi isterim ki Denizli’de bulunan Pamukkale Üniversitesi Türkiye’nin sayılı prestijli okullarından ve eğer buraya tercih edecekseniz kesinlikle pişman olacağınızı düşünmüyorum. Özellikle benim gibi dil bölümü okuyan arkadaşlarım için söylüyorum Denizli ‘de okunur çünkü Denizli her mevsim turist akınına uğruyor ve kolaylıkla part time işler bulabilir ya da bu turist kafileleri ile içli dışlı olup kendinizi dil konusunda geliştirebilirsiniz.


  Başlığa neden karlar ülkesi yazdığımı şimdi anladığınızı düşünerek söylüyorum. Pamukkale Türkiye’nin sahip olduğu nadir doğal oluşumlardan bir tanesi çok iyi korunmalı ve değeri bilinmeli. Zira buradan ülke ekonomisine oldukça iyi bir kaynak sağlanıyor. Buradan benim gibi gençlere sesleniyorum hatta boş verin yaşı hangi yaşta olursanız olun bu aralar Denizli’ye yolunuz düşsün. Gidin, gezin, görün inanın ülkemizde yurt dışında olduğundan belki de çok daha fazla güzellik var. Eğer gezme planları yapıyorsanız lütfen önce kendi özgür olduğumuz ülkemizden başlayın… Arkadaşlar Travertenler konusu bu kadar merak ettiğiniz bir şey olursa aşağıya yazın yorum olarak. Sonraki yazılarımızda görüşmek dileği ile…









Peri Bacaları Nasıl Oluşur?

Peri Bacaları Nerededir?

Peri Bacalarının  Hikayesi nedir?

Peri Bacalarına Nasıl Gidilir?


 Merhaba arkadaşlar sizlerin de merak ettiği benimde çoktandır yazmak istediğim Peri Bacaları yazımızı sonunda yazdım. (Pek Vakit Bulamıyorum). Peri Bacaları Yağmur, Rüzgar Ve Sel Sularının etkisiyle oluşur. Yağmurlar zamanla yağdıkça taşlar aşınır ve koni şeklini alırlar. Rüzgarların da etkisi pek az olsa da zamanla bunlarda taşları aşındırabiliyorlar ve buda onların şeklinde bozulmalara neden oluyor. Sel suları da dahil bunlara tabi mesela sel baskınları zaten aşınmaya meyilli taşları aşındırarak koni de dahil bir çok şekil verebiliyor. İşte bahsi konu olan bizim Peri Bacaları da işte böyle oluştu zamanla.


fotoğraf: Peri Bacaları


Peri Bacaları Nerededir?


 Günümüzde Kapadokya sınırları içinde bulunurlar. Aksaray, Nevşehir, Niğde, Kırşehir ve kayseri illerini kapsamakta. Avanos, Ürgüp, Göreme, Uçhisar ve İhlara bölgesi Kayalık Kapadokya Bölgesi olarak bilinir. En yoğun görebileceğiniz yerler Avanos-Uçhisar-Ürgüp tarafları. Soğanlı Vadisinde de ayrıca birçok peri bacası var. ufak ufak başka yerlerde de görmek mümkün ancak en etkili ve güzel olanları görebileceğiniz yerler yukarıda saydığım yerler.




Peri Bacalarının Hikayesi Nedir?


  Peri Bacaları; Dili olsa da konuşsa dedirtecek bir tarihe sahip çok eskiden Göreme'de bir köyde çok zeki sürekli çalışan bir adam yaşarmış. Peri bacalarının şu an bulunduğu yer çok bereketli topraklarmış. Üzüm bağları, her gün dolan karınlar, yok yokmuş yani. Bu adam gene hasat zamanı tarlasına giderken... tabi çok yorgun düşmüş elden ayaktan olmuş yaşlılığında etkisiyle bir Peri Bacasına sırtını dayayıp dinlenmek istemiş. Dinlenirken aynı anda kendi kendine söylenmiş "hasat zamanı eğer hasadı yapamazsam rüzgarlar alır hasadımı ve tüm emeğim boşa gider" demiş. Keşke demiş Periler benim yerime hasadımı yapıp hangarıma taşısalar demiş. Adam bir süre dinlendikten sonra Peri Bacalarından periler çıkıp adamın bütün tarlalarını hasat edip hangarına taşımışlar. Adam olanlara inanamamış ve kendini rüyada zannetmiş ancak çok geçmeden gerçek olduklarını da görünce inanmış ve bunu kimseye anlatamamış. Köy ahalisi de şaşırmış bu kadar yaşlı bir adamın nasıl olur da bu kadar hızlı hasat yapabildiğine. Bir Süre sonra adamcağız bu sırrıyla birlikte ölmüş. İşte Peri Bacaları hikayesi de buradan gelir. Biraz etkileyici bir hikayesi var değil mi? Aslında turizm için midir bilmem ama bugün bile köy ahalisi bu efsaneye inanır ve benimserler. Oraya gittiğinizde birine sorun isterseniz. 






Peri Bacalarına Nasıl Gidilir?


  Dünyaca ünlü oldukları için hükümet iyi iş yapmış ve her yerden ulaşımını kolaylaştırmış. Sürekli denetlenir yıl boyunca. Nevşehir Havalimanına uçuşları her zaman bulabilirsiniz. Şebekeler ful çekiyor. Gitmemek için bir nedeniniz bir bahaneniz yok anlayacağınız. Biz gittiğimizde burada en çok balonlara binmek istedik çünkü Nevşehir denince akla gelen bir şey daha var ki oda Peri Bacaları Üzerinde balon turudur. Fiyatları biraz fazla ama kesinlikle değdiğine inanıyorum ben. Ölmeden önce yapılacaklar listeniz varsa eğer Nevşehir’de  Peri Bacaları üzerinde Balon Turu’nu da ekleyin derim. Hemde şiddetle tavsiye. 



  Evet arkadaşlar size uzun uzun yazıp sizi sıkabilirdim ama çok kısa net ve öz kestim yazıyı. Çünkü birçok insan uzun uzun yazıları okumaya çekiniyor ve okuyamıyor. Bundan sebep bu sitedeki tüm yazılarımızı... kısa öz yazıyoruz sadece size lazım olacak bilgileri sizler için paylaşıyoruz. Düşünce ve yorumlarınızı aşağıya bekleriz. Sorularınız olursa ayrıca sorabilirsiniz. Sonraki yazılarımızda görüşmek dileği ile... 


fotoğraf:  Peri Bacaları Oluşum Aşamaları







Sümela Manastırı Nerededir?

Sümela Manastırı Nasıl Bir Yer?

Sümela Manastırı'nın Hikayesi?

Sümela Manastırı'na nasıl gidilir?



  Bir efsaneye göre 4.yüzyılda yaşayan 2 tane keşiş varmış. Bunlardan biri İstanbul’da diğeri de Atina’da yaşarmış. Birgün rüyalarında Aziz  Luka’nın resmettiği Hz. Meryem ve İsa Çocuk ikonasının uçarak bir dağa girdiğini ve ardından Hz. Meryem’ in ‘’ Bana burda bir ev inşa edin.’’ diye seslendiğini görmüşler. Ardından bu kesişler Trabzon Limanı’nda karşılaştıklarında , Hz. Meryem’ in onlara tarif ettiği Maçka Altındere Vadisindeki Karadağ’ a gelmişler ve Aziz Luka’nın ikonunu orada bulacaklarına inanıp aramaya başlamışlar. O gece orada uyumuşlar ve sabah bir mağaranın kapısında uyanmışlar. Mağaranın içine girdiklerinde Aziz Luka’ nın resmettiği ikonu orada bulmuşlar. Rivayete göre keşişler ölümlerine kadar o mağarada yaşamışlar ve aynı anda ölmüşlerdir. Ölümlerinden sonra mağara  manastıra dönüştürülmüştür. İşte Sümela da ismini bu dağdan almıştır. Karadağlar Latince’ de Orasmelas anlamına gelir ve zamanla Soumelas olarak söylenmeye başlanmış ama en son Sümela şeklini almıştır. Zamanla eklemeler yapılmış ve günümüze kadar ulaşmıştır.


fotoğraf: Sümela Manastırı Dış Görünüm



SÜMELA MANASTIRI'NA NASIL GİDİLİR?

  Gel gelelim Sümela Manastırı’na nasıl gideceğimize. Trabzon’un Maçka ilçesi sınırlarında yer alan bu Manastır’ a gidebilmemiz için önce Maçka ilçesine giden minibüslere binmemiz lazım ve ilçeden de Manastır’ a giden minibüslere rahatlıkla ulaşabiliriz. Özel arabası olanlar zaten Navigasyonla gidebilecekleri için sorun yaşamazlar. Sümela’ya çıkmadan önce aşağısında bir dinlenme yeri var arabanızıda oraya parkedebilirsiniz. Servislerle gelenler zaten orada inecekler. Güzel bir gezi olacak.


SÜMELA MANASTIRI GİRİŞ ÜCRETİ VE GİRİŞ SAATLERİ?

  2019 itibariyle müzeye giriş ücreti 25 TL’ dir. Eğer müzekart plus sahibiyseniz bır yıl boyunca sınırsız ziyaret edebilirsiniz.


Sümela Manastırı yazın sabah  9 ‘da açılıp akşam 6’ da kapanıyor. Kışları ise sabah 8 akşam 4 arasında ziyarete açıktır. Saatler gayet makul ve herkese uyabilir. Dağların arasından sümela'ya ulaşmak zaman alacaktır. 







   Trabzon’a sadece Sümela Manastırı için geldiyseniz ayrı ama sadece manastır için değil de gezmek için de geldiyseniz. Şehir merkezinde ucuz oteller bulmanız mümkün. Günlük 30-40 TL ye de otel bulunabilir. Biz otel araması için Trivago'yu kullanıyoruz. Ancak sizin farklı arama motorlarınız varsa farketmez. Bazı oteller her siteyle sponsorlu olarak çalışıyor zaten. Bir gününüzü Trabzon’da Sümela’ya ayırmak isteyebilirsiniz zira Sümela’nın görkeminin yanında eşsiz manzaralar da gezinizde sizlere eşlik ediyor olacak. Hem Sümela’ya ulaşana kadar yol üstünde hemde Sümela'ya varırken. Bununla ilgili fotoğrafları İnstagram sayfamızda bulabilirsiniz. Size eşsiz fotoğraflar çektik. Yeşilin dağlarla bir olması İsviçre Alp'lerini andırsada oranın Türkiye toprağı oluşu insana huzur veriyor. Ve Karadeniz’lilerin misafirperverliği sayesinde insan Trabzon’da kendini huzurlu ve güvende hissediyor. Eğer daha önce Karadeniz taraflarında hiç bulunmadıysanız. Oralara ilk gidişinizde size biraz farklı ve ilginç gelebilir çünkü insanlardaki  ağız ve konuşma farklılıkları ile yüz yüze kalacaksınız. Ki bir çok dizi ve filmde de rast gelmişsinizdir.

fotoğraf: Sümela Manastırı İç Görünüm

  Sümela hakkında konuştuğumuz için şehir hakkında pek konuşamayacağım ancak daha küçük yaşlarda okullarda bize öğretilen Sümela Manastırı'na kendiniz gidip bakıp deneyimlerseniz sizin için unutulmaz anılar biriktirebilirsiniz. Trabzon’a gelip Fotoğraf çekmeden de kesinlikle olmaz çünkü muhteşem yeşil dağların uçsuz bucaksız manzaralarında İnstagram için fotoğraf çekmek isteyeceksiniz ve eliniz otomatik olarak deklanşöre gidecek bu noktada size tavsiyemiz iyi fotoğraf çeken bir arkadaşınızı yanınıza almanız. 

fotoğraf: Sümela Manastırı


  Sümela hakkında konuşmamı bitirirken size son bir tavsiye vermeme izin verin lütfen. Karadeniz çok farklı bir iklime sahip bu da dolayısıyla hava durumunu baya etkiliyor. Sabah güneş varken öğleden sonra bir anda yağmur yağabiliyor. O yüzden bu değişik hava olaylarına karşı kendi arabanızla veya servislerle gelenler için söylüyorum. Önleminizi alın. Orada ıslanıp yeni kıyafetler satın almak yerine yedek kıyafetler alın yanınıza veya bir şemsiye. Orası size kalmış. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum sonraki yazılarımızda görüşmek üzere.


Yorumlarınızı, sorularınızı aşağıya bekliyorum...

fotoğraf: Trabzon/Maçka











Pasaport Nedir?

Pasaport Türleri Nelerdir?

Pasaport İçin Gerekli Evraklar?

Pasaport Ücretleri Ne Kadar?

Pasaport Nasıl ve Nereden Alınır?

Pasaport Süreleri ne kadardır?


PASAPORT NEDİR?

  Pasaport bir ülkeden başka bir ülkeye giderken sizin ülkenizin yetkili makamlarının size verdiği ve gideceğiniz ülkedeki yetkililerin incelemede kimlik yerine kontrol ettikleri belgedir. Bir pasaportunuz olmadan bir başka ülkeye gitmeniz yasal yollardan neredeyse imkansızdır. Bazı ülkeler pasaport muafiyeti verebiliyor birbirlerine onları hariç tutuyorum.

  Şimdi sizlere pasaport alma sürecini kısa ve öz bir şekilde kesinlikle çok abartılı detaylara girmeden anlatacağım.

PASAPORT TÜRLERİ NELERDİR?

- YEŞİL PASAPORT

-GRİ PASAPORT

-SİYAH PASAPORT

-BORDO PASAPORT 







Yeşil pasaport:

Yeşil pasaport en fazla 5 yıllık oluyor ve biz siz gibi sıradan insanlar alamıyor malesef. Çok önemli görevlerde bulunan devlet adamlarına verilir. Bu pasaport sahibi kişiler dünyada 160 ülkede dolaşabiliyor ve bu çok büyük bir rakam aslında.

Gri Pasaport:

 Gri pasaport ve Yeşil pasaport aslında aynı diyebiliriz. Bunlar arasında fazla fark yoktur. Devlet de önemli görevlerde bulunan kişilere veriliyor. Gri pasasport halk arasında hizmet pasaportu olarak bilinir. Bu nedenle yurtdışına devlet işleri için gönderilmiş kişiler bu pasaporta aday olabiliyor. Ve hali hazırda çalışanlara veriliyor. Yeşil pasaport ise işi bitmiş veya emekli olmuş çalışanlara veriliyor.

Siyah Pasaport:

  Bir diğer ismiyle diplomatik pasaport. Yurtdışına gidecek olan siyasi diplomatlara verilir. Siyah pasaport diğer pasaportlardan daha güçlüdür. Ve almanız için belirli vasıflara sahip olmanız gerekmektedir. Siyah pasaport; belediye başkanlarına, valilere, TBMM meclis üyelerine, orgenerallere, bakanlara verilir. Artık siz kavrayın nasıl bir vasfınız olması gerektiğini. Siyah pasaport sahibi iseniz göreviniz devam ettiği sürece birinci dereceden aile üyeleriniz de yeşil pasaport alabiliyor sizi referans göstererek. Bu da önemli bir avantaj. Yani siyah pasaport almak için gerekli vasıflarım yok diyorsanız babanız ve anneniz birinci dereceden aile bireyleriniz bu görevlerden birindeyse size yardımcı olabiliyor.

Bordo Pasaport:

  Evettt geldik bizi asıl ilgilendiren konuya yani biz sıradan vatandaşlara. Bizlerin alabileceği pasaport Bordo Pasaporttur ki bunun gücü de yabana atılacak gibi değil. Çünkü Türk Pasaportu güçlü bir pasaporttur ve yanlış hatırlamıyorsam 102 ülkede geçerlidir. Bordo pasaport almak da aslında kolaydır. Özellikle yeni çipli kimlik kartları olanlar artık eskisi gibi zorlanmadan biyometrik verilerini direk kimlikten pasaportlara aktarabiliyor. Buda işlem kolaylığı sunuyor.



Pasaport İçin Gerekli Evraklar?

1.       Kimlik Kartınız yada eski nüfus cüzdanınızın aslı ( fotokopisini de yanınızda bulundurmakta fayda var )

2.       3 adet biyometrik fotoğraf (tıpkı kimlik kartı başvurusunda çektirdiğiniz gibi) fotoğrafçıya pasaport için derseniz o zaten sizin için uygun çekecektir. Arka fon beyaz olacak!

3.       Eğer daha önce almış olduğunuz pasaportlar varsa bunların aslı.

4.       Pasaport harcı ve pasaport bedeli dekontları ( bunları ziraat bankasının internet sitesinden, online işlemlerden, mobilden, veya atm lerden ödeyebiliyorsunuz.) başka bankalar da var ama en kolayı bu şimdilik.

5.       Eğer pasaport başvurusu 18 yaşını doldurmayan veya engelli bir vatandaş için çıkarılıyorsa muvafakatname. (Muvafakatname çocuğunuzun yurtdışına çıkacağını, ve izin verdiğinize dair bir belgedir.)


  Evet arkadaşlar şimdilik bunlar yeterli. Tüm bu evrakları hazır ettikten sonra randevu almanız gerekir genelde nüfus müdürlükleri çok yoğun olur ama İçişleri Bakanlığının “199” numarasını arayarak bulunduğunuz bölge veya ilçedeki nüfus müdürlüklerinden randevu alabilirsiniz. Genelde sıra çok olur o yüzden elinizi çabuk tutun.




Pasaport Ücretleri Ne Kadar?

Şimdi sizlere 2019 yılı itibari ile pasaport harç bedellerini anlatacağım.

1 Yıl için :

Harç Bedeli: 248.26TL
Defter Bedeli: 133TL

Toplam: 417.40 TL

2 Yıl İçin:

Harç Bedeli: 405TL
Defter Bedeli: 133TL

Toplam: 538TL

3 Yıl İçin:

Harç Bedeli : 575TL
Deftter Bedeli: 133TL

Toplam: 708TL

4 - 10  Yıl İçin:

Harç Bedeli: 811TL
Defter Bedeli: 133TL

Toplam: 944TL

  Evet Arkadaşlar yıllara göre pasaport bedelleri 2019 itibari ile böyle size 4-10 yıl için almanızı tavsiye ederim. Çünkü sizin için hesaplı olacak ve bir 10 yıl boyunca bunun gibi işlemlerle uğraşmanız gerekmeyecek.



PASAPORT NEREDEN ALINIR?

  Pasaportlar eskiden Emniyet Genel Müdürlüğünden alınırken son zamanda yapılan düzenlemelerle artık Nüfus müdürlüklerinden alınacak. Size yukarıda verdiğim evrakları tamamladıktan sonra internet üzerinden veya İçişleri Bakanlığının “199” numaralı telefonundan randevu alıp pasaportunuzu alabilirsiniz.


PASAPORT SÜRELERİ NE KADARDIR?

  Pasaport sürelerini sizin için yukarıda saydım ücretleri ile birlikte. Başvurunuzu tamamlayıp nüfus müdürlüklerinden çıktığınızın ardından yaklaşık olarak 10 gün içerisinde kargoyla evinize gelir. Daha erken geldiği vakitlerde oluyor bu da yoğunluğa bağlı yani 6-7 gün de de gelebiliyor. Zaten ptt kargoya verilir ve bunun için sms alırsınız size verilen takip kodu ile de pasaportunuzun nerede olduğunu görebiliyorsunuz. Eğer pasaporta çok acil ihtiyacınız varsa, Gölbaşı Pasaport Basım Merkezinde basılır. Önceden oraya gidip kimliğinizle alabilirsiniz. Basım Merkezi Ankara'dır.


  Evet arkadaşlar pasaport almak bu kadar kolay. Ben de almadan önce çok zor olduğunu keşke birinin benim için almasını iç geçirmişliğim oldu. Bu kadar kolay zor değil. Gözünüzde büyütmeyin. Biraz araştırma yaptım diğer sitelerde tüm siteler olayları karmakarışık bir hale getirmiş. Çoğu insan anlamıyor bile. Ben kısa ve öz bir şekilde anlattım umarım faydalı olur. Sonraki yazılarda görüşmek üzere...